Post by omar style on Oct 28, 2005 5:03:31 GMT -5
ve bir kalleslikle sürer gece
Yürüyemiyorum artýk. Ayaklarým bir adým daha atmama kararý almýþçasýna benim zorumla ilerliyor sanki. E, bütün gece hiç dinlenmeden Akhisar'ýn bir ucundan bir ucuna yürümek kolay deðil. En sonunda Mahmut'a oturmayý öneriyorum. Akhisar'da 'Ayakkabýcýlar Çarþýsý' diye anýlan dar sokaklarla dolu ayakkabýcý dükkanlarý sýklýðýndaki karanlýk yerlere giriyoruz ve ilk ve tek gördüðümüz epey ýþýklý bir dükkânýn karþýsýndaki ayakkabýcý dükkânýnýn önündeki kirli kaldýrýma ayný çocukluðumuzdaki gibi hiç aldýrmadan çörekleniyoruz.
Kalçamý koyar koymaz bir rahatlamadýr alýyor beni. Sanki yýllarca zorunlu bir þekilde Akhisar'ýn deðil de dünyanýn bir ucunu buralara kadar tepmiþiz gibi abartýlý bir deyim takýnýyorum kendi kendime. Bunu duyan Mahmut, önce bir gülüyor, sonra da gömlek cebinden çýkardýðý sigarasýný çýkarýp dudaklarý arasýna götürüyor. O kadar narin tutuyor ki sigarayý, 'bir kadýn içiþi' demeye varan dili o sert ve kýrýcý keskin bakýþlar durduruyor. Sigarasýný içerken bakýþlarý biraz daha sertleþiyor.
Mahmut, bana karþýmýzdaki aydýnlýk dükkânýn camekânlarýndan seçebildiði sivri burunlu ayakkabýlarý gösterirken, yaþlý, kambur duruþlu, ak saçlý, zayýf, týknaz bir adam sýrtýnda siyah bir torba, elinde ufak bir tabure ve taburenin içinede beyaz poþetlerle aydýnlýk dükkânýn bitiþiðindeki dar sokaktan dönerek gelip, aydýnlýk dükkânýn önüne taburesini koyarak, yüzü dükkana bakacak þekilde, dizleri kaldýrým hizasýnda oturuyor. Altýna koyduðu taburesinin üzerine siyah torbasýnýn içinden çýkardýðý kenarlarýndan parça parça olmuþ beyaz bir köpük koyuyor. Þu yeni alýnan beyaz eþyalarýn korunmasý için içine konulan yumuþak köpüklerden. Tabureyi koyarken eline aldýðý beyaz poþeti dizleri hizasýndaki kaldýrýmýn üzerine koyuyor. Siyah torbasýný da sol ayaðýnýn üzerine yaslýyor. Mahmut'un sesini duyuyorum. Duyuyorum ama çok uzaklardan, uðultu þeklinde. Adamýn üzerindeki ceplerinden iki yandan sarkmýþ gri bir yelek ve paçalarýndan dikiþleri patlamýþ eski yamalý bir pantolon, içimde bir þeyleri kýmýl ettiriyor.
Bana arkasý dönük olan adamýn omuz üzerinden, açmaya koyulduðu torbalarýn içinden çýkaracaðý þeylere merakla bakmaya çalýþýyorum. Torbalar hýþýrdýyor ve bir yoðurt kâsesi çýkýyor. Ardýndan ufak bir parça ekmek. Ve... o kadar. Sonra elini cebine atýyor ve içinde bir þey sarýlý bir mendil çýkarýyor. Mendili açmaya koyuluyor adam. Onu izlerken Mahmut'un dürtüþlerine kulak asmýyorum. Her söylediðine, anlamasam da 'he!' deyip geçiyorum.
Mendil açýlýyor ve bir kaþýk çýkýyor. Kaþýðý güçsüz bir þekilde parmaklarýndaki göze çarpan güçsüz bir yýlgýnlýkla siliyor. Biraz sonra arkasýna gelen köpeðin bacaklarýna sürtünmesi bir anda korkutuyor yaþlý adamý. Sonra güçsüz bir sýrýtma alýyor suratý.
Kaþýk, ürkek ürkek alýyor yoðurdu. Ellerin hükmüyle. Bitme korkusu mu, yoksa bir kibarlýk anlayýþý mý bu sezdiðim gecenin bir saatinde kimsesizlikle örülü bu sokaklarda?.. Bilinmez ama yiyiþindeki ufak ürkeklik gözüme çarpmýyor deðil. Ekmeði ufak ufak koparýyor. Kopardýðý her parçanýn ardýndan kýrýntýlar bir yaðmur gibi serpeliyor beyaz poþetin üzerine. Kim bilir kaç günlük ekmek? Köpeðin dokunaklý bakýþlarýný görmüyor deðil yaþlý adam. Küçük, naçizane yemeðini paylaþmak üzere bir parça koparýyor ve parçayý bandýrýp usulca hayvanýn önüne koyuyor.
Yaþlý adamýn aðzýndan dökülen sözcükler tüylerimi d**en d**en ediyor.
"Açlýk iyi deðil, deð mi?"
Mahmut'un bir konferans kadar uzun süren sivri burun ayakkabý macerasý bitmek bilmiyor. Onu þu anda takan kim?
Köpeðin yaptýðý kalleþliðe aklým ermiyor. Adamýn önüne koyduðu lokmayý önce bir kokluyor sonra da gözlerini ayýrýyor ve beðenmemiþçesine etrafýna bakýnýp duruyor. Adamýn midesinin ufak bir köþesinde barýnacak olan bir lokma, bir köpeðin kalleþliðiyle boþa gidiyor.
Ne ekmeði bitiriyor yaþlý adam ne de yoðurdu. Belli ki bu onun tek yemeði. Kalkýyor. Her þeyini ilk geldiði gibi düzenliyor ve dönüp bir köpeðe bakýp yollanýyor.
Önümüzden geçerken kaçamak bakýþlarla suratýna bakýyorum. Saçý sakalý birbirine karýþmýþ zavallýnýn. Ýçim cýz ediyor. O anda ona bir iyi geceler dileðinde bulunmak istiyorum ama tüm sözcükler boðazýmda düðümleniyor. Adam yürüyor, köþeyi dönüyor ve kayboluyor. Sonra bir fýsýltý halinde dökülüyor sözcükler, Mahmut bile duymuyor:
iyi geceler."
engin poyraz
yorumlarýnýzý bekliyorum
Yürüyemiyorum artýk. Ayaklarým bir adým daha atmama kararý almýþçasýna benim zorumla ilerliyor sanki. E, bütün gece hiç dinlenmeden Akhisar'ýn bir ucundan bir ucuna yürümek kolay deðil. En sonunda Mahmut'a oturmayý öneriyorum. Akhisar'da 'Ayakkabýcýlar Çarþýsý' diye anýlan dar sokaklarla dolu ayakkabýcý dükkanlarý sýklýðýndaki karanlýk yerlere giriyoruz ve ilk ve tek gördüðümüz epey ýþýklý bir dükkânýn karþýsýndaki ayakkabýcý dükkânýnýn önündeki kirli kaldýrýma ayný çocukluðumuzdaki gibi hiç aldýrmadan çörekleniyoruz.
Kalçamý koyar koymaz bir rahatlamadýr alýyor beni. Sanki yýllarca zorunlu bir þekilde Akhisar'ýn deðil de dünyanýn bir ucunu buralara kadar tepmiþiz gibi abartýlý bir deyim takýnýyorum kendi kendime. Bunu duyan Mahmut, önce bir gülüyor, sonra da gömlek cebinden çýkardýðý sigarasýný çýkarýp dudaklarý arasýna götürüyor. O kadar narin tutuyor ki sigarayý, 'bir kadýn içiþi' demeye varan dili o sert ve kýrýcý keskin bakýþlar durduruyor. Sigarasýný içerken bakýþlarý biraz daha sertleþiyor.
Mahmut, bana karþýmýzdaki aydýnlýk dükkânýn camekânlarýndan seçebildiði sivri burunlu ayakkabýlarý gösterirken, yaþlý, kambur duruþlu, ak saçlý, zayýf, týknaz bir adam sýrtýnda siyah bir torba, elinde ufak bir tabure ve taburenin içinede beyaz poþetlerle aydýnlýk dükkânýn bitiþiðindeki dar sokaktan dönerek gelip, aydýnlýk dükkânýn önüne taburesini koyarak, yüzü dükkana bakacak þekilde, dizleri kaldýrým hizasýnda oturuyor. Altýna koyduðu taburesinin üzerine siyah torbasýnýn içinden çýkardýðý kenarlarýndan parça parça olmuþ beyaz bir köpük koyuyor. Þu yeni alýnan beyaz eþyalarýn korunmasý için içine konulan yumuþak köpüklerden. Tabureyi koyarken eline aldýðý beyaz poþeti dizleri hizasýndaki kaldýrýmýn üzerine koyuyor. Siyah torbasýný da sol ayaðýnýn üzerine yaslýyor. Mahmut'un sesini duyuyorum. Duyuyorum ama çok uzaklardan, uðultu þeklinde. Adamýn üzerindeki ceplerinden iki yandan sarkmýþ gri bir yelek ve paçalarýndan dikiþleri patlamýþ eski yamalý bir pantolon, içimde bir þeyleri kýmýl ettiriyor.
Bana arkasý dönük olan adamýn omuz üzerinden, açmaya koyulduðu torbalarýn içinden çýkaracaðý þeylere merakla bakmaya çalýþýyorum. Torbalar hýþýrdýyor ve bir yoðurt kâsesi çýkýyor. Ardýndan ufak bir parça ekmek. Ve... o kadar. Sonra elini cebine atýyor ve içinde bir þey sarýlý bir mendil çýkarýyor. Mendili açmaya koyuluyor adam. Onu izlerken Mahmut'un dürtüþlerine kulak asmýyorum. Her söylediðine, anlamasam da 'he!' deyip geçiyorum.
Mendil açýlýyor ve bir kaþýk çýkýyor. Kaþýðý güçsüz bir þekilde parmaklarýndaki göze çarpan güçsüz bir yýlgýnlýkla siliyor. Biraz sonra arkasýna gelen köpeðin bacaklarýna sürtünmesi bir anda korkutuyor yaþlý adamý. Sonra güçsüz bir sýrýtma alýyor suratý.
Kaþýk, ürkek ürkek alýyor yoðurdu. Ellerin hükmüyle. Bitme korkusu mu, yoksa bir kibarlýk anlayýþý mý bu sezdiðim gecenin bir saatinde kimsesizlikle örülü bu sokaklarda?.. Bilinmez ama yiyiþindeki ufak ürkeklik gözüme çarpmýyor deðil. Ekmeði ufak ufak koparýyor. Kopardýðý her parçanýn ardýndan kýrýntýlar bir yaðmur gibi serpeliyor beyaz poþetin üzerine. Kim bilir kaç günlük ekmek? Köpeðin dokunaklý bakýþlarýný görmüyor deðil yaþlý adam. Küçük, naçizane yemeðini paylaþmak üzere bir parça koparýyor ve parçayý bandýrýp usulca hayvanýn önüne koyuyor.
Yaþlý adamýn aðzýndan dökülen sözcükler tüylerimi d**en d**en ediyor.
"Açlýk iyi deðil, deð mi?"
Mahmut'un bir konferans kadar uzun süren sivri burun ayakkabý macerasý bitmek bilmiyor. Onu þu anda takan kim?
Köpeðin yaptýðý kalleþliðe aklým ermiyor. Adamýn önüne koyduðu lokmayý önce bir kokluyor sonra da gözlerini ayýrýyor ve beðenmemiþçesine etrafýna bakýnýp duruyor. Adamýn midesinin ufak bir köþesinde barýnacak olan bir lokma, bir köpeðin kalleþliðiyle boþa gidiyor.
Ne ekmeði bitiriyor yaþlý adam ne de yoðurdu. Belli ki bu onun tek yemeði. Kalkýyor. Her þeyini ilk geldiði gibi düzenliyor ve dönüp bir köpeðe bakýp yollanýyor.
Önümüzden geçerken kaçamak bakýþlarla suratýna bakýyorum. Saçý sakalý birbirine karýþmýþ zavallýnýn. Ýçim cýz ediyor. O anda ona bir iyi geceler dileðinde bulunmak istiyorum ama tüm sözcükler boðazýmda düðümleniyor. Adam yürüyor, köþeyi dönüyor ve kayboluyor. Sonra bir fýsýltý halinde dökülüyor sözcükler, Mahmut bile duymuyor:
iyi geceler."
engin poyraz
yorumlarýnýzý bekliyorum